Şimdi senin gülüşünün neresinden bakmalı hayata ?
Hangi kelebeği rüyasında uyandırmalı gülüşlerine anlam bulsun diye?
Kelebek uyansa da güne ölecek uyanmasa da ölecek... Madem böyle neden yeniliyoruz
korkularımıza, neden başkalarının gözünden bakmak zorunda kalıyoruz hayatamıza ve hep bize biçilmeyen rolleri oynamak zorunda kalıyoruz.
Bakışlarının derinliğindeki o seviye hangi anlamlar yüklemeli şimdi ?
Aşklarımız ,sevgilerimiz, dostluklarımız... Bazen varla yok arasında gidip-gelen dalgalanmalar gibi boğuşuyoruz. Her şeyin sahibi olacakmış gibi bakıyoruz yaşantılarımıza... Hiç bitmeyecekmiş hep devam edecekmiş gibi yaşantılarımız... Öylece bakıyoruz hayatlarımıza..
Yürüdüğün yollar, gezdiğin sokaklar, beklediğin duraklar, baktığın yerler bir bir senin olmaktan çıkacak her şey...
Belki çok ciddiye alıyoruz…
Her gün ölüyoruz aslında yaşadığımızı sanır gibi... Kabullenemiyoruz her şeyin geçici olduğuna..
Korkuyor muyuz mu acaba ? Çok mu karmaşa var hayatımızda çok mu ses var çok mu gürültü var…..
Bitmeyecekmiş gibi bakıyoruz yaşama... Sürekli bir vurdumduymazlık sendromunun içinde çürütüyoruz ruhlarımızı.
Hayata, hiçbir şeye sahip değilim gözüyle bakmak. Hiçbir şeyi garanti görmüyorum... Bazı şeylerin değerine yarın gidecekmiş gibi bakıyorum hayata...
Soluduğum(n) hava, kokladığım(n) çiçek, yürüdüğüm(n) yollar, tattığım(n) aşklar, üzerim(n)de ki elbiseler, takıların ...
Kontrol etmeye çalışarak aşamazsın hayatın kayıplarını, vereceklerini. Her şeyin geçici olduğunu bilmek yetmiyor belki. Ama kaybetme korkusunu ağır bir yük gibi taşıyoruz sırtımızda...Yaşamı kontrol etmeye çalışan herkesin sonu da aynı...
‘’Bırak... Kendini bırak. Birileri seni kafesin kilitli olduğuna inandırmak için çırpına dursun, son sözü söyleyecek olan sensin,''
‘’ Kendini içinde sandığın kafesin anahtarları senin yüreğinde...’’
Kelebeğe selamlar…..